Yapay zekânın tartışılmaya başlandığı ilk günlerden bu yana hep gündemde olan bir soru var, o da yaratıcı sektörlerin geleceği. Kaydedilen her ilerlemeyle birlikte akla gelen ilk soru kreatiflerin yerini yapay zekâya kaptıracağı yönünde oluyor. Bu endişeye yönelik Hollywood’taki senaristlerin protestoları ise hâlâ zihnimizde tazeliğini koruyor.

Yaratıcı endüstrilere ne olacak sorusunu bu sefer gündeme getiren ise Meta oldu. Geliştirmekte olduğu yeni sistemle Meta, reklamverenlere sadece ürün görseli ve bütçe girerek baştan sona bir kampanya oluşturma imkanı vermeyi hedefliyor.

Bu yeni sistemin en büyük özelliklerinden birisi de aynı reklamın farklı kullanıcılara farklı versiyonlarla gösterilebilecek olması. Yani gerçek zamanlı olarak reklamların kişiselleştirilebilmesi. Peki, bu ne demek oluyor? Farklı şehirlerdeki hedef kitlelere göre reklam görselinin ve mesajının değişmesi demek. Kimine ürün deniz kıyısında gösterilirken bir başkasına soğuk bir iklimde gösterilebilecek. Özetle reklam endüstrisi baştan sona değişecek.

Fakat bunu bir son olarak görmemek gerekiyor. Meta’nın Pazarlama Direktörüne göre geliştirilen sistem, işin angarya kısmını yüklenerek küçük işletmelerin büyüklerin karşısında rekabet şansını eşitlemesini sağlayacak. Öte yandan kreatif ajansların strateji ve hikaye anlatıcılığına yönelerek varlıklarını sürdürmeye devam edeceği öngörülüyor.

Bize göre bir diğer önemli etmen de içgörü. Yaşayarak, deneyimleyerek, sokağa çıkarak elde edilen içgörü, yaratıcı sektörlerin en önemli kozu olmaya devam edecek.

Gerçekte ne olacağını ise her zamanki gibi zaman gösterecek.