WhatsApp’ın yeni sözleşmesinin yayınlanması ve kullanıcılarına 8 Şubat’a kadar onay zorunluluğu getirmesi ardından pek çok kullanıcı WhatsApp için alternatif uygulamaların arayışına başladı. Kimisi BiP’e yönelirken kimisi Telegram’ı tercih etti. Elon Musk’ın attığı tweet’in etkisiyle Signal’i tercih eden insanlar da oldu.
Kullanıcılar WhatsApp’ı silmek için 8 Şubat’ı bekleseler de hemen hemen her kullanıcı alternatif uygulamalardan en az iki tanesini indirdi diyebiliriz. Durumun ciddiyetini fark eden WhatsApp tarafı ise önce tepkileri gözlemledi. Gözlemlerine devam ederken asparagas haberlerin de ortaya atıldığını gördük. Önce WhatsApp’ın sözleşmeyi iptal ettiğine yönelik yalan haberler dolaştı ve sonra WhatsApp’tan geçici süreliğine de olsa sevindiren haber geldi: Sözleşmenin son onay tarihi Mayıs ayına ertelendi.
Peki kısmen Dünya’daki ve ciddi anlamda ise Türkiye’deki kullanıcıların yeni WhatsApp sözleşmesine bu kadar tepki göstermelerinin nedeni neydi? Kişisel Verilerin Gizliliği.
Hangi haberleşme uygulamasının hangi verilere erişim talebi istediğini artık hepimiz aşağı yukarı biliyoruz. Hatta pek çoğumuz WhatsApp, BiP, Skype, Telegram, Signal vb. haberleşme uygulamalarının dışında telefonumuzda yüklü olan diğer uygulamaların erişim taleplerini ve yetkilerini de belki yeniden belki de ilk defa WhatsApp’ın yeni sözleşmesiyle birlikte gözden geçirdik.
Biz bugün burada konuya farklı bir yerden bakacağız:
Sosyal Ağlar ve Dijital Dönüşüm
Son 20-30 yıl içerisinde hayatımızın pek çok alanında hayat kurtarıcı rol üstlenen teknoloji ve dijital dönüşüm, katkısı göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir gerçek. Öyle ki hayatımızı kolaylaştırdığı sayısız alan var. Ekonomi, pazarlama, eğitim, sağlık, araştırma sanırım başlıcaları diyebiliriz.
Tek tıkla, dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir bilgiye anında erişebiliyor; yerel, ulusal ve global gelişmelerden anında haberdar olabiliyoruz. Daha iyi bir yaşam, daha iyi bir gelecek ve nitelikli dönüşüm için farklı dillerdeki kaynakların birçoğuna yine teknoloji ve internet sayesinde ulaşabiliyoruz.
Kişisel Verilerin Gizliliği ve Dijital Ayak İzi
Peki bu kadar artının yanı sıra gelen eksi hiç mi yok? Elbette ki var. Kişisel verilerin gizliliği… Unutmamalıyız ki kişisel verilerin gizliliği sadece telefonumuza yüklediğimiz uygulamalarla sınırlı değil. Dijital ayak izi diye tabir edilen; “internetteki her hareketimiz” teknoloji dünyası tarafından kayıt altına alınıyor. Hangi arama motorunu kullanırsak kullanalım, zaten interneti kullandığımız müddetçe bundan sıyrılmamız mümkün değil.
Dijital Ayak İzi: Artılar ve Eksiler
Haberleşme üzerine mesajlaşma, bir yere gitmek için aldığımız yol tarifi, bankadaki işlemlerimizi tek tıkla tamamlamak için kullandığımız banka uygulamaları… Anılarımızı sakladığımız yüksek hafızalı telefonlarımız, hepimizin içinden birer fotoğrafçı çıkartan kamera özellikleri… Pandemi döneminde evden çıkmadan ihtiyaçlarımızı temin edebildiğimiz online alışveriş siteleri… Sayamayacağımız ve hatta farkında bile olmadığımız yüzlerce artısı ve eksisi var dijital ayak izlerimizin…
Veri Havuzu, Kullanıcı Deneyimi ve Pazarlama
Kimisi araştırdığımız, almayı düşündüğümüz, fiyat karşılaştırması yaptığımız ürünlere ve hizmetlere arama geçmişinden yahut konuşma geçmişinden kolayca ulaşmak gibi basit ve faydalı şeyler olsa da kimisi de kullanıcı profillerinin ve alışkanlıklarının temeline alan; kişilerin algı ve tutumlarını değiştirmeye kadar uzanan bir veri havuzundan bahsediyoruz.
Biz kullanıcıların ise bu durumda dikkat etmesi gereken tek bir husus var: telefonumuza yüklediğimiz uygulamalar ve internetteki dijital ayak izimizi belirleyen kullanım hareketlerimizi yönetmek ve daha verimli kullanım adına kendimizi geliştirmek.
Basit bir dijital pazarlama tekniğinden hareketle ortaya çıkan yeni WhatsApp sözleşmesinin pazarlama ve kullanıcılar için daha nitelikli reklam içeriği oluşturma dışında ne gibi amaçlarla kullanılabileceği üzerine kafa yormak gibi…
Şayet değiştirmek istedikleri algının olumlu ve olumsuz taraflarını teraziye koyup, internet ve uygulama kullanımlarımızı terazideki ağırlıkları dikkate alarak yeniden şekillendirirsek hangi uygulamayı kullanacağımız konusunda herhangi bir tereddüte düşmemiş oluruz 😊
Nitekim her pazarlamacının bildiği bir düstur vardır: “Eğer ürün için bir bedel ödemiyorsanız, ürün sizsinizdir!” Çünkü ücretsiz olan ürünler için de markaların ve şirketlerin ödedikleri bir bedel vardır. Şayet ürüne para ödemiyorsanız, deneyiminiz ve ürüne karşı gösterdiğiniz reaksiyon aslında sizin o ürünü kullanmak için ödediğiniz bedeldir ve bu bedel markalar için paradan daha değerlidir. 😊