Apple’a Red! Netflix “Hayır” dedi

Televizyon her eve girdikten sonra insanlara ulaşmak kolaylaştı diye düşünenler, online yayın platformlarının gelişiyle iletişim kavramını yeniden tanımlamak zorunda kaldı. Bebeğinden yaşlısına herkesin en kolay ve zahmetsiz şekilde yapabildiği “izlemek” eylemi, yayıncılar için öylesine popüler ve kârlı bir operasyona dönüştü ki Apple, bu inovatif iş modelinin kurucu sayılan Netflix’in içeriklerini kendi platformunda da yayınlamanın peşine düştü. Ancak görünen o ki Netflix bu işe sıcak bakmıyor, en azından şimdilik kendini naza çekiyor.

Günümüzde video servisi hizmeti sunan pek çok isim mevcutken Apple bu işi tek başına sırtlama yerine neden Netflix’e böyle bir teklif götürüyor? Çünkü biz yavaş yavaş televizyonlarımızı geleneksel yayıncılığın bir aracı olarak değil, internete düşen dizileri ya da filmleri izleyebildiğimiz bir cihaz olarak kullanmaya başladık bile. Ve sınırları günden güne genişleyen bu işi dünyada en iyi yapan Netflix.

Dijital yayıncılığın değeri her geçen gün daha da artıyor ancak izleyiciler/aboneler hâlâ yeterince kaliteli içerik bulamamaktan şikayetçi. Pazarın gösterdiği büyümeye rağmen dijital platformların sayısının bir elin parmağını geçememiş olmasının sebebi de bu gibi görünüyor.

Peki, Netflix’i diğerlerinden ayıran ne? Birincisi, pazara ilk giren olma avantajı. Netflix 1997 yılında ilk kurulduğunda yaptığı, basit bir DVD kiralama işiydi. Kırılma notasıysa, 2007 yılında aldığı radikal kararla geçiş yaptığı yeni iş modeli “internet üzerinden abonelik” sistemi oldu. Geçtiğimiz yıl yayınlanan bir araştırmaya göre Türkiye dahil 190 ülkede, 130 milyondan fazla abonesi olan online film ve dizi platformu Netflix’in, dünya internet trafiğinin yüzde 15’ini tek başına tüketiyor. Pazara ilk giren olarak tüketicinin algısını yönetmeyi, kendisini oyunun kurallarını koyan marka olarak konumlandırmayı ve Hollywood’un bilindik simalarını ekrana taşımayı başarıyor. İkincisi, bugüne kadar yapımcı-yayıncı arasında alışılagelmiş kuralları ve iş modelini değiştirmesi. Geçmişte kanallar bir senaryoyu satın aldıklarında, yapım şirketiyle birlikte çekimlere başlarken, bugün yapım şirketleri çekimleri kendileri tamamlayıp işi bir ya da birkaç sezon olarak kanallara veya Netflix gibi dijital yayıncılara götürebiliyor. Üretim hızı açısından son derece etkili olan bu model, yapımcıya da bir özgürlük alanı tanıyor ve eserlerin özgün olmasına fırsat veriyor. Üçüncüsü, Netflix girdiği pazarları çok ama çok iyi tanımaya çalışıyor. Bugün 190’ın üzerinde ülkede varlık gösteren şirket, tek bir içerik janrını, tarzını ya da metodunu dayatma yöntemi benimsemiyor, aksine içerik konusunda yerel yeteneklere de fırsat tanıyarak lokal sadakat yaratmayı başarıyor.

Video, yani günümüz insanının en sık tercih ettiği iletişim formu denince ilk akla gelen platform olan YouTube’dan daha fazla trafik alması, bu ilerlemenin son derece kararlı ve kontrollü bir büyüme olduğunu gösteriyor. Yine Netflix tarafından yapılan bir araştırmaya göre Türk insanının yüzde 77’si yalnızca evinde değil; otobüste, metroda, uçakta, iş yerinde, okulda dizi izliyor. Netflix’ten öyle yoğun faydalanıyoruz ki; tuvalette dizi izleme oranımız dahi yüzde 7. İzleme alışkanları değiştikçe Netflix yapımlarının bütçesi de büyüyor. Dolayısıyla dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden biri olan Apple’ın Netflix’e yanaşmasında şaşırılacak bir durum yok.

Uzun zamandır kendi dijital yayın platformunu hayata geçirmesi beklenen Apple’ın bu alanı sahiplenmekte geç kaldığı iddiaları da dikkate alınınca Apple’la kolay kolay yan yana anılmayan “reddedilme” hâli haberlere konu olacak kadar önemli görülebiliyor. Netflix CEO’su Reed Hastings, yayın tecrübesini şirket içinde kontrol etmek istedikleri için içerikleri paylaşmaya niyetleri olmadığı yönünde. Donanım konusunda tasarım gurularını kendine hayran bırakan Apple’ın içerik kurgusuna neleri dahil edeceği, marka kimliğinin ne kadarını yayıncı kimliğine yansıtacağı da merak edilen başlıklar arasındayken bu cevap olayı daha da köpürtüyor.

Ancak, Apple’ın bu red haberini çok da sıkıntıyla karşılamadığını söylemek mümkün, çünkü 25 Mart tarihi için Steve Jobs Theater’da gerçekleşecek özel bir etkinliğin duyurusunu “Şov Zamanı” diyerek yaptılar fakat içeriğiyle ilgili sır verip ser vermediler. Genel kanı, Apple’ın yeni dijital yayın platformunu lanse edeceği yönünde.

Markalar kocaman bir pazardan pay almak için birbirleriyle yarışadursun, biz yakın zamanda ikiye katlanmasını beklediğimiz içeriklerin tadını çıkarmaya bakalım. Şimdiden herkese iyi seyirler!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.